logo
sidebar
BİZİMLE İLETİŞİME GEÇİN
Corporate_business

Sanayi Kongresine Giderken Etkinliği

Yayına Giriş Tarihi : 28-04-2025

Yavuz Bayülken anısına...

TMMOB Sanayi Kongresi 2025 hazırlıkları kapsamında Sanayi Kongresine Giderken etkinliği Dünyada ve Türkiye'de Sanayi Politikaları başlığı ile İstanbul'da Makina Hangar Mühendislik ve Teknoloji Merkezi'nde düzenlendi.

Yavuz Bayülken anısına düzenlenen etkinlik İstanbul Şube Yönetim Kurulu Başkanı Ezgi Kılıç, Oda Yönetim Kurulu Başkanı Yunus Yener ve TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz'ın açılış konuşmaları ile başladı.


TMMOB Makina Mühendisleri Odası Başkanı Yunus Yener’in

Sanayi Kongresine Giderken/Dünyada ve Türkiye’de Sanayi Politikaları Etkinliğini Açış Konuşması:

"TMMOB Makina Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu adına sizleri saygıyla, dostlukla selamlıyor, hoş geldiniz diyorum.

Sözlerime başlamadan önce yaşadığımız deprem nedeniyle herkese geçmiş olsun diyorum, Tek tesellimiz can kaybı olmaması. Fakat biliyoruz ki depremler kaçınılmazdır, felaketler değil; ve İstanbul başta olmak üzere ülkemiz depremlere hazırlıksızdır. Dolayısıyla derdimiz bina stokunun güvenli, konforlu hale getirilmesidir.

1999 depremleri sonrası geçen 26 yılda ve özellikle bu iktidarla geçen 22 yılda yüzlerce milyarlarca doların gömüldüğü inşaat yatırımları ve toplanan deprem vergileri ile, tüm ülke afetlere karşı güvenli yapı ortam ve kentlere kavuşabilirdi.

Ne yazık ki kaynaklar cemaatsiz camilere, külliyelere, finans merkezi veya her il ve ilçede yapılan bir sürü saray tipi yapılara, AVM’le, rezidanslara, yolcusu olmayan havaalanlarına, rantiyeye, sermayeye yapılan transferlere, teşviklere akmıştır.

Yapılan yeni binaların bile depremlere dayanıklılığı şüphelidir. Maraş-Hatay depremlerinde bu durum görüldü. Sahte mühendis ve mimarlara, imzacılığa, diploma kiralanmasına, müteahhit çıkarlarına, yapı denetimsizliğe yol veren mevcut  durum ile depremlere hazırlıklı olmak mümkün değildir.

Odamızın üzerine düşen görev işlerin, TMMOB Mesleki Davranış İlkelerine sahip çıkan, bu ilkeleri içselleştirmiş, işini bilen uzman mühendisler eliyle yapılmasını sağlamak, bunun için çaba sarfetmek, mücadele etmektir.

Odamız Yapı Üretim sürecinin bir bütün olarak değerlendirilerek, Yapı Denetim Kanunu’nun ticari yapı denetim şirketi modeli yerine uzmanlık ve etik niteliklere sahip yapı denetçilerinin etkinliğini ve Meslek Odalarının sürece etkin katılımını sağlayacak bir planlama, tasarım, üretim ve denetim modeli için mücadeleye devam edecektir.

Sayın Katılımcılar,

TMMOB adına 19-20 Aralık 2025 tarihlerinde Odamızın yürütücülüğünde yapılacak olan TMMOB Sanayi Kongresi 2025’in ana teması Bilim, Düzenleme, Yürütme Kurulları toplantılarında yapılan değerlendirmeler sonucu Emperyalizmin Yeni Biçimleri ve Sanayileşme Stratejileri olarak belirlendi.

Kongre öncesinde de İstanbul, Ankara, İzmir’de Sanayi Kongresine Giderken etkinliklerinin düzenlenmesi kararı alındı. Bugünkü Dünyada ve Türkiye’de Sanayi Politikaları etkinliğini bu kapsamda yapıyoruz. Etkinlikte yapılacak tüm konuşmaların Mayıs ayında Sanayi ve Toplum dergimizde yayımlanacağını ayrıca belirtmek istiyorum.

Bu vesileyle, Odamızı kongreyi organize etmekle görevlendiren TMMOB Yönetim Kurulu’na, kongrenin bilim, düzenleme, yürütme kurullarına, davetimizi kabul eden değerli hocalarımıza, İstanbul Şubemizin Yönetim Kurulu’na, Makina Hangar Mühendislik ve Teknoloji Merkezi sorumlusu arkadaşlarımıza, kongre sekreterlerine ve tüm çalışan arkadaşlarımıza içtenlikle teşekkür ediyorum.

Dostlar,

Afiş ve broşürde belirtildiği üzere bu etkinliği 2021 yılında kaybettiğimiz büyüğümüz, Makina Yüksek Mühendisi Yavuz Bayülken’e Saygı ithafıyla yapıyoruz.

Yavuz ağabey örnek bir mühendisti. 150’den fazla sanayi projesinde yer aldı. Toplumcu bir insandı. 12 Eylül döneminde Barış Derneği üyeliğinden yargılandı.

1970 yılından itibaren İstanbul Şubemizde Başkanlık, Odamızda Sekreterlik, TMMOB’de Yönetim Kurulu ve Yüksek Onur Kurulu Üyeliği görevlerinde bulundu. Oda ve TMMOB’nin birçok komisyon ve çalışma grubunda yer aldı.

1972 yılından itibaren Sanayi Kongrelerine bildiriler sundu. Sanayi, makina imalat sanayii, kalkınma, planlama, mühendislik, KOBİ’ler, OSB’ler üzerine çok sayıda rapor hazırladı.

2001 yılından yaşamının son günlerine kadar Sanayi Kongrelerinin Yürütme Kurulu Üyesi ve Odamızın Sanayi Çalışma Grubu Başkanı idi. Odamız ve TMMOB’yi Bakanlıkların çalışma gruplarında temsil etti, eski Kalkınma Planlarının hazırlık aşamalarında sektör raportörlüğü yaptı.

O’nu, mütevazılığını, kibarlığını, çalışkanlığını, örnek kişiliğini saygı ve özlem ile anıyoruz.

Sayın Katılımcılar,

Sanayi kongrelerinde ele alınmayan konu yok gibidir. Tarihsel gelişimi içinde Türkiye sanayii; tekelleşme; girdiler sorunu; tarımsal sanayi; küçük ve orta ölçekli sanayi; hizmet sektörleri; 1980 sonrası durum; Ortak Pazar, Avrupa Topluluğu, Gümrük Birliği, Avrupa Birliği, küreselleşme, uluslararası işbölümü, dışa bağımlılık olgularının sanayi ve mühendisliğe etkileri; bilimsel-teknolojik gelişmeler; sanayileşme-istihdam-refah ilişkisi; sanayileşme, planlama, kalkınma boyutlarıyla model önerileri; bölgesel kalkınma, istihdam odaklı sanayileşme; AKP dönemi Türkiye’nin açmazları; başka bir sanayileşme mümkün–nasıl ve kim için sanayileşme; sanayisizleşme, bunalım ve mühendisler; pandeminin etkileri ve kapitalizmin açmazları; AKP iktidarının 20 yılı; kamuculuk yeniden; Cumhuriyetin 100. yıldönümünde Türkiye sanayisi ve dünyadaki son gelişmeler ışığında nasıl bir sanayileşme konuları on yıllardan bugünlere yüzlerce alt başlıkla ele alındı.

Kongrelerimizde ekonomi, sanayi-teknoloji, mühendislik, emek temalarını sektörler, bölgeler, dünya ekonomisi ile bağlar gibi yönleriyle inceleme, tespit ve önerilerde bulunmuş, raporlar yayınlanmıştır.

Bilim-teknoloji-mühendislik bileşkesi; planlama, yerli üretimi geliştirme, sanayileşme, kalkınma, tam istihdam, toplumsal refah; kamusal üretim, kamusal hizmet ve denetim öğeleriyle kamuculuk, kongrelerimizi özetle ifade edebileceğimiz üst belirlenimler olmuştur.

TMMOB’nin verdiği görevle bu etkinliği ve tüm Oda çalışmalarını bu öncüller üzerinde yürüttüğümüzü ve böyle devam edeceğimizi belirtmek istiyorum.

Ayrıca belirtmek istiyorum, yüzyıllardır bireysel girişimcilik, özel girişimcilik, özel sektör girişimciliği diye diye halkların canına okuyan liberalizm ve türevi yaklaşımların mühendisleri sermaye egemenliğinin bireysel dişlisi haline getiren yaklaşımlara karşı bizler, kamu girişimciliğini ve mühendisliğin kolektif toplumsal emek özelliği ve işlevini savunuyoruz.

Bilim ile mühendislik, meslek ile meslektaş, mühendis ile mesleki uygulaması arasındaki ilişkinin bağlı olduğu etik ve kamusal-toplumsal yarar ilkesine zarar verecek tüm yaklaşımları reddediyoruz. 

Sevgili Dostlar,

Değerli hocalarımız dünyada ve Türkiye’de sanayi politikaları üzerine önemli değerlendirmeler yapacaklar, TMMOB Yönetim Kurulu Başkanımız da değerlendirmelerini aktaracaktır. Dolayısıyla ben kısa bir değini ile yetineceğim.

Dünyada önemli gelişmeler oluyor. Bir yanda, “mümkün mü” kaydını düşerek söylemek gerekir, ABD emperyalizminin gerileyen hegemonyasını Trump’lı bir şekilde yeniden tesisi mücadelesi; diğer yanda Çin’in yükselişi, çok kutupluluk olguları ve yeni bir dünya düzeni arayışı var.

Kısaca kaotik, ve halklar için tehlikeli gelişmelerin yaşanabileceği yeni bir zaman dilimindeyiz.

Açık bir gerçek ki, sanayi-teknoloji ve küresel rekabet politikaları bu gelişmelerde önemli bir rol oynuyor, oynamaya da devam edecek.

Bu durum aynı zamanda savaşlar, bölgesel savaşlar, harita değişimleri, üretim ve ticaret zincirlerini etkileyecek gelişmelerle iç içedir.

Bu koşullarda ve bu iktidar ile Türkiye’nin durumu ise hiç iç açıcı değildir. Türkiye’nin emperyalizme 70 yılı aşan bağımlılığı, günümüzde taşeron üretim ve siyasal İslamcı projeksiyonlarla daha da pekişmiştir.

Sanayi üretimi düşük ve orta teknolojiye dayalıdır. Pandemiyle birlikte kamudan kaynak aktarımlarıyla gerçekleşen hormonlu iyileşmenin göreli ve geçici olduğu görülmüştür. Birikim tarzı-emek süreci ilişkisinde emek hep gerileyen, hep kaybeden taraftır.

Ekonomi, kuralsızlaşma ile belirlenir olmuş, sömürü yoğunlaşmış, tam bir rant ve yağma düzeni oluşmuş, ülke ve halkın yoksullaştırılması vahim noktalara ulaşmıştır.

Bir ülkenin en önemli gücü vasıflı insan kaynağıdır, ne yazık ki meslekler değersizleştirilmekte, özellikle teknik eğitim tahrip edilmektedir.

Ancak belirtmek gerekiyor; halk iktidarın ülkeyi içine düşürdüğü durumdan rahatsızdır, açıkça itiraz etmektedir, yükselttiği talepler aslında yeni ve bambaşka bir Türkiye yönündedir.

Sevgili Dostlar,

Halkı yoksulluğa mahkum eden bu düzen ve tek adam rejiminin geleceğimizi karartmasına direnerek ülkemizi eşitlikçi, özgürlükçü, demokratik, laik, kamucu temeller üzerinde yeniden inşa etmek için tüm birikimimizi seferber etmek durumundayız.

Hayatın tüm alanlarında sermaye ve rant tekellerinin egemenliğini kıracak, emperyalizmden ve piyasa güçlerinden bağımsızlığı sağlayacak, toplumsal ihtiyaçlar temelinde siyasi bir iradenin oluşumuna ihtiyaç var.

Kamucu/toplumcu merkezi demokratik planlama ve kalkınma politikaları ile her alanda katılım ve kamusal denetim ağları hakim olmalı; bu temellere dayalı bir demokratikleşme ve halk egemenliği tesis edilmelidir.

Özetle, ülkemizdeki mevcut durumu aşmanın ve dünya siyasetindeki kaotik duruma karşı güçlü olmanın bu öncüllere dayalı bir sanayileşme ve bağımsızlıkla sağlanabileceğine inanıyoruz.

Ülkemizdeki son toplumsal hareketliliğin başka bir Türkiye, başka bir dünya özlemiyle taçlanmasını ve etkinliğimizin kamucu/toplumcu alternatife katkıda bulunması, verimli geçmesi dileği ile konuşmamı tamamlıyor, tekrar saygılar sunuyorum."


TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz'ın açış konuşması:

"Sevgili Meslektaşlarım, Makina Mühendisleri Odamızın ve TMMOB’ye Bağlı Odaların Değerli Başkanları, Yöneticileri, Türkiye’nin Yüz Akı Değerli Bilim İnsanlarımız;

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Yönetim Kurulu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime, halkımıza ve depremde yaralanan insanlarımıza geçmiş olsun diyerek başlıyorum.

Beklenen bir durum olan deprem, bizlerin ve ilgili bilim çevrelerinin uyarılarının önemini göstermiştir. Tek dileğimiz ve mücadelemiz başta İstanbul olmak üzere ülkemizin depremlere hazırlıklı olmasıdır. TMMOB olarak bu yöndeki mücadelemizi örgütümüz ve halkımızla birlikte sürdüreceğiz.

Bu etkinliği anısına düzenlediğimiz sevgili Yavuz Bayülken’i saygıyla anıyorum.

Bugün gururla taşıdığımız, toplumcu, demokratik, yurtsever geleneğimiz Yavuz Ağabey gibi bu örgütün inançlı, kararlı kadrolarının bizlere bıraktığı en güzel emanettir.

Onları asla unutmayacağız. Anılarını ve mücadelelerini TMMOB ve Oda faaliyetlerinde ve üreten, sanayileşen, hakça bölüşen bir ülke mücadelemizde yaşatmaya devam edeceğiz.

Sevgili Katılımcılar,

Bu yılın sonunda yirmi beşincisini düzenleyeceğimiz “Sanayi Kongresi’ne Giderken/Dünyada ve Türkiye’de Sanayi Politikaları”nı konuşacağımız bu anlamlı etkinliğe hepiniz hoş geldiniz.

Ülkemizin bir sanayisizleşme sürecine sokulduğu, ekonomi politikalarının kamusal varlık ve birikimlerin, ülke zenginliklerinin yağmalanması üzerine oturtulduğu bir dönemde böylesine bir etkinlik yapılmasını oldukça önemli buluyorum.

Bu ve diğer ön etkinlikler ile Aralık ayında yapılacak kongrede ortaya çıkacak sonuçların, ülkemizde kamucu eksenli bir sanayileşme ve teknoloji bilincinin kök salmasına önemli katkılarda bulunacağına inanıyorum.

Bu vesileyle etkinliği düzenleyen Makina Mühendisleri Odamızın Yönetim Kurulu’na, İstanbul Şube Yönetim Kurulu ile Makina Hangar Mühendislik ve Teknoloji Merkezi yönetimindeki arkadaşlarımıza, kongrenin bilim, düzenleme, yürütme kurullarına, konuşmacı sayın hocalarımıza, kongre sekreterleri ve tüm çalışan arkadaşlarımıza emek ve katkılarından dolayı çok teşekkür ediyorum.

Değerli Arkadaşlar,

Günümüzde teknoloji, üretim, sanayi, ticaret zincirlerine bağlı olarak dünya siyaseti ölçeğinde önemli gelişmeler yaşanıyor.

Neoliberalizmin oluşturduğu yıkıcı toplumsal sorunların yüzeye çıkması, küreselleşmenin bir sınıra gelip dayanması, teknolojinin yeni boyutları, Çin’in yeni büyük güç konumu, ABD-Çin rekabeti, üretim coğrafyaları ve tedarik zinciri hatlarının siyaseti doğrudan etkiler ölçekte yeniden belirlenmesi girişimleri, gümrük tarifeleri, korumacı politikalar, askeri sanayi kompleksinin öne çıkması, emperyalistler arası çıkar çelişkileri, Orta Doğu’daki yeni durum gibi birçok yeni kritik olgu söz konusu.

Trump’lı ABD, ittifaklar ve bağımlılık ilişkilerini yeniden belirlemeye varacak şekilde korumacılık ve açık güç kullanımı yoluyla hegemonyasını yeniden kurma ya da Çin’in yükselişi karşısında gücünü dengeleme arzusundadır.

Günümüzün ve geleceğin en büyük sorunu ve çatışması, herhalde, ABD ile Çin’in farklı uluslararası düzen yaklaşımları etrafında olacaktır.

Bu konularda değerli hocalarımız gelişmeler, olasılıklar üzerine görüşlerini, analizlerini aktaracaklar.

Benim değinmek istediğim, bu sürecin emperyalizme iktisadi, askeri, siyasi bağımlılığı bulunan ve sanayileşmesi kesintiye uğratılan ülkemiz için yeni bunalım öğelerini de beraberinde getireceğidir.

Çünkü bu iktidarın benimsediği ekonomi politiğin, sanayi ve tarım başta olmak üzere ülkemize katacağı, halkımızın lehine olacak hiçbir vizyonu yoktur.

Bu noktada bir kez daha vurgulamak isterim ki, Türkiye’nin sanayisizleştiği, sanayi kongrelerimizin ve değerli sosyal bilimcilerimizin önemli saptamalardan biridir.

Geçmişte ağırlıklı olarak kamunun sanayi hamleleriyle belirli bir düzeyde yaşanan Türkiye’nin sanayileşme süreci; planlama, kamu girişimciliği ve kalkınma yaklaşımının terk edilmesiyle birlikte kesintiye uğratılmış, yapısal bir dönüşüme tabi tutulmuştur.

1980'li yıllardan itibaren uygulanan ekonomik politikalarla Türkiye genelinde sübvansiyonlar büyük ölçüde kaldırılmış, KİT yatırımları durdurulmuş, büyük ölçekli sanayi kuruluşları ile stratejik kuruluşlar özelleştirilmiş, sabit sermaye yatırımlarında gerileme yaşanmıştır.

Ülkenin dört bir tarafına yayılmış KİT’lerin tasfiyesi, bunların yöresel ölçekte beslediği özel sektöre ait küçük ve orta boy işletmelerin de tasfiyesini beraberinde getirmiştir.

Neredeyse 45 yılı bulan bu süreç içerisinde ülkede sanayi yatırımları tamamen dururken, tüm zenginlik hizmet, finans, inşaat ve gayrimenkul sektörlerine aktarılmıştır.

Yaşanan bu sanayisizleşme süreciyle; ekonominin rantiye kazançların özendirildiği bir sürece evriltilmesine, ithalatın artmasına, ücretlerin düşürülmesine, istihdamın daralmasına ve buna bağlı olarak mühendisliğin işlev ve iradesinin en aza indirilmesine de yol açmıştır.

Geldiğimiz noktada ülkemizin hali içler acısıdır.

Ekonomisi tamamen çökertilmiş, hukukun siyasallaştığı, parlamentonun etkisizleştirildiği, anayasa ve yasaların anlamsızlaştırıldığı, tek adamın buyruğuyla yönetilen, aklın ve bilimin yerini hurafelerin, liyakatin yerini parti ve din devleti anlayışının aldığı bir ülke tablosuyla karşı karşıyayız.

Mafyatik, oligarşik bir rant ağı ülkeyi sarmış, halkın emeğinin, ülke kaynak ve birikimlerinin üzerine basa basa yükselmiş, yeni ve büyük bir sermaye kesimi de ortaya çıkmıştır.

Türkiye’nin en büyük sanayi kuruluşları listesine baktığımızda, büyük bir bölümünün özelleştirilen eski KİT’lerden, 1930’lu yıllardan itibaren devlet teşvikiyle kurulan sanayi kuruluşlarından ve doğrudan dış yatırımlardan oluştuğunu görüyoruz.

Bu listede neoliberal politikaların uygulanmaya başlandığı dönemden sonra kurulan tek bir sanayi kuruluşuna bile rastlamıyoruz.

Türkiye’nin en zengin insanları listesine baktığımızda, büyük bir çoğunluğunun AKP döneminde, özellikle inşaat ve gayrimenkul işleriyle, hiçbir toplumsal yarar sağlamayan ödeme garantili KOİ projeleriyle, yok pahasına özelleştirilen kamu işletmeleriyle yükselişe geçen isimlerden oluştuğunu görüyoruz.

Bu manzara ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik çarpıklığın en özet halidir.

Dışarıdan gelen sıcak para ile şişen bu rant ekonomisi bazı yıllarda suni bir ekonomik büyüme yaratsa da bu büyüme kalıcı toplumsal refah ve kalıcı bir istihdam yaratamamıştır.

Hayat pahalılığı, işsizlik, düşük ücretler, iş güvencesi, yokluk, yoksulluk gelecek endişesi ve hukuk dışı uygulamalar tüm toplumsal kesimlerin ortak sorunu haline, tepkiler birikmiş ve patlama noktasına gelmiştir.

Yaşadığımız çoklu krizler ortamında haftalardır sokakları dolduran milyonlarca yurttaşımızın birikmiş öfke ve tepkilerinin en temel sebebi bu gerçekliklerdir.

Değerli Konuklar, Değerli Meslektaşlarım,

Ülke tarihimizin en önemli toplumsal patlamalarından birine şahitlik ediyoruz.

19 Mart’ta İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ekrem İmamoğlu ve beraberinde 106 kişinin hukuksuz bir biçimde gözaltına alınması sonrası başlayan protesto dalgası birleşik bir sese dönüşmüş ve en önemlisi AKP’nin 23 yılda inşa ettiği korku duvarı geniş halk kesimlerinin isyanıyla yıkılmış durumdadır.

Uzunca bir süredir siyasi iktidarın oluşturduğu suni gündemlerle, gerici-milliyetçi politikalarla teslim alınan çalışılan toplumsal muhalefet, en can alıcı yerden, iradesine, demokratik haklarına ve geleceğine sahip çıkmak için alanları doldurmuştur.

Bu toplumsal dalga ülkemizin içinden geçtiği zorlu koşulları ortaya koymakla sınırlı kalmamış, halkımızın ve onun içinde özellikle gençlerin öncülüğünde gelişen direniş ve yükselen mücadele eşit, özgür ve adil gelecek umudumuzu da büyütmüştür.

Buradan siyasi iktidara bir kez daha bir kez daha sesleniyorum. Hiç kimsenin insanların demokratik iradesi üzerinde ipotek koymaya hakkı yoktur.

Ülkeyi yönetenleri, ülkenin en acil sorunları olan işsizlik, açlık, güvencesiz bir gelecek, her geçen gün artan borç yükü ile, bu ülkenin gerçek sorunlarıyla yüzleşmeye, anayasaya, hukuka ve halk iradesine saygı duymaya çağırıyorum.

Bizler tüm baskı ve zor politikalarına rağmen, ülkemize, Anayasal demokratik kazanımlarımıza, emeğimize, geleceğimize ne olursa olsun sahip çıkmaya devam edeceğiz.

Ülkemizin eşit, özgür, barıştan yana ve demokratik yarınları için hep birlikte mücadele edeceğiz.

Hukuksuzluğu, baskıyı ve zulmü sömürgen iktidarlarının güvencesi olarak görenler bilmelidir ki, halktan büyük bir güç yoktur. Mutlaka ama mutlaka kazanacağız.

Değerli Konuklar,

Bizler sanayileşme, kalkınma ve demokratikleşmeyi birbirinden ayrılmaz bir üçlü olarak görüyoruz.

Eksenine insan ve doğa yerine daha fazla kâr ve piyasa egemenliğini oturtan neoliberal politikalara kesinlikle karşıyız.

Toplumsal gelişme, kalkınma için sanayileşmenin, işsizliğin, yoksulluğun, gelir eşitsizliğinin, toplumsal ve bölgesel eşitsizliklerin ortadan kaldırılmasının, toplumsal gönencin artırılmasının en önemli aracı olduğuna inanıyoruz.

Sanayileşmeden madencilik politikalarına, enerjiden tarıma, eğitimden sağlığa, kentleşmeden turizme kadar her alanda kamucu bir anlayışla planlı politikalar geliştirilmesini savunuyoruz.

Bağımsız bir ekonomi, öz kaynaklara dayalı sanayileşme, tam istihdam ve toplumsal refah bütünlüğü için mücadele ediyoruz.

Yani halk için sanayileşme diyoruz.

Dünya ve ülke pratiklerinden çıkarmamız gereken en önemli ders, sanayileşmeyi başarıyla gerçekleştirmeden gelişmiş ülke mertebesine yükselen hiçbir ülkenin olmadığıdır.

Kapitalizmin küresel yapılanma ağlarından, neoliberalizmden, pazar ekonomisinden, sermaye hareketlerinin serbestliğinden kurtulmadıkça, kalkınmış bir ülke yaratmak mümkün değildir.

Mevcut durumdan çıkış yolu, yıllardır dile getirdiğimiz üzere; emperyalizmden ve piyasa güçlerinden bağımsızlığı sağlayacak bir siyasi iradenin oluşumu; halkçı toplumcu planlama, kalkınma politikaları ve her alanda kamusal denetim ağlarının hakim olmasından, bu yöndeki bir demokratikleşme ve halk egemenliğinin tesis edilmesinden geçmektedir.

Etkinliğimizin bu yönde kamusal-toplumsal bilinç oluşumuna katkılar sunmasını diliyor; TMMOB’nin bu yöndeki yurtsever, halkçı, kamusal sorumluluğunu bundan sonra da yerine getireceğini özellikle belirterek konuşmamı tamamlıyor, saygılar sunuyorum."


İstanbul Şube Yönetim Kurulu Başkanı Ezgi Kılıç'ın açış konuşması:

"TMMOB Makina Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi olarak ev sahipliğini üstlendiğimiz "Sanayi Kongresine Giderken: Dünyada ve Türkiye'de Sanayi Politikaları" etkinliğimize hepiniz hoş geldiniz. Sizleri şahsım ve Şubemiz adına sevgi, saygı ve dayanışmayla selamlıyorum.

Bu anlamlı günde, sanayi kongrelerimizin vazgeçilmez araştırmacısı ve Şubemizin eski başkanlarından, meslek büyüğümüz Yavuz Bayülken'i sevgi ve saygıyla anıyoruz. Onun bilgi birikimi ve Odamıza katkıları her zaman yol gösterici olmuştur. Ayrıca, içinde bulunduğumuz bu konferans salonuna adını veren, üyemiz, eski şube yöneticimiz, Makina Hangar Mühendislik ve Teknoloji Merkezimizin kurullarında yer almış olan, mühendislik camiamız için değerli katkıları bulunan Ali Metin Duruk'u da saygıyla anıyorum. Onların anısını yaşatmak ve bıraktıkları mirasa sahip çıkmak bizler için büyük bir sorumluluktur.

Odamızın en önemli etkinliklerinden biri olan sanayii kongresinin çalışma ve düzenleme kurullarında görev yapan çalışmalarıyla bizlere ışık tutan tüm hocalarımızın vermiş olduğu emeklerden dolayı şimdiden çok teşekkür ediyor. Sanayii Kongresine giderken etkinliğini, sanayi’nin önemli ölçeğini oluşturan İstanbul’da ve sanayi’ye ve sanayi’nin sorunlarına çözüm üretmeyi ilke olarak belirleyen Makina Hangar’da sizleri misafir etmekten ayrıca onur duyduğumuzu belirtmek isterim.

Değerli katılımcılar, sadece sanayii değil, her alanda plansızlığın ülkeyi nasıl uçuruma sürüklediğini her gün yaşadığımız, yangınlar, depremler, maden faciaları, rant politikaları, doğanın talan edilmesiyle, İstanbulun sahiplerinin, gezinin savunucularının, şehir planlamacılarının hapishanelere mahkum edildiği çok ama çok kritik günlerden geçiyoruz.

MMO İstanbul Şubesi olarak, mühendislik bilgi birikimini kamusal faydaya dönüştürme sorumluluğumuzun bilinciyle hareket etme çabasındayız. Bu sorumluluğun somut bir adımı olarak, Kartal Belediyesi ile ortaklaşa hayata geçirdiğimiz Makina Hangar Mühendislik ve Teknoloji Merkezimiz hakkında sizleri kısaca bilgilendirmek isterim. Şubat 2024'te faaliyete geçen bu merkez, gördüğünüz gibi eski bir binanın yeniden işlevlendirilmesiyle oluşturulmuştur.

Makina Hangar, sadece fiziki bir mekân değil, mühendislik alanında birlikte düşünen, üreten ve paylaşan bir birliktelik alanıdır. Makina Hangar'ı kurarken temel amaçlarımız şunlardı: Mühendislik Bilgisini Kamusal Faydaya Dönüştürmek, Sanayi ve Mühendislik Arasında Köprü Kurmak, Sanayide Dönüşüm ve Gelişim İçin Proje Üretmek, Mühendislik Camiasını Güçlendirmek, Eğitim, Etkinlik ve Deneyim Alanı Sunmak ve Kamu ile Yerel Yönetimlerle İş Birliğini Geliştirmek. Bu amaçlar doğrultusunda Makina Hangar, üyelerimiz, temsilciliklerimiz, TMMOB bünyesindeki mühendis, mimar ve şehir plancıları başta olmak üzere meslektaşlarımızı, öğrencilerimizi, sektör temsilcilerini, belediyeleri ve sivil toplum kuruluşlarını bir araya getiren bir etkileşim zemini sunmaktadır.

Merkezimiz, faaliyete geçtiği Şubat 2024'ten Nisan 2025'e kadar geçen kısa süre içerisinde oldukça yoğun bir çalışma takvimi yürütmüştür. Bu ilk faaliyet yılında toplamda 156 etkinlik gerçekleştirilmiş ve 18.582 katılımcıya ulaşılmıştır. Bu etkinlikler, Odamızın yanı sıra belediyeler, firmalar ve çeşitli derneklerin iş birliğiyle düzenlenmiştir.

MMO olarak biz, bu faaliyetlerin 59'unu yürüterek 9.218 meslektaşımızı ve ilgili paydaşımızı merkezimizde ağırladık. Kartal Belediyesi iş birlikleriyle 14 etkinlikte 2.414 kişiyi, belediyemizle birlikte kurguladığımız atölyelerimizde ise 4.500 öğrencimizi merkezimizde bilim ve teknikle buluşturduk. Onları yazın kuran kurslarına mahkum etmek isteyen zihniyete karşı, onlara geleceğin mühendisleri diploması verdik. Merkezimizde faaliyet gösteren ENOSAD, AKDER, AYSAD ve KBSD başta olmak üzere 10’unu üzerinde sektör derneği de kendi alanlarında yürüttükleri etkinliklerle mühendislik birikimine önemli katkılar sunmuşlardır. Makina Hangar, "Mühendisin Gücü Geleceğin Gücü" anlayışıyla sanayi ve mühendislik alanında proje üretme ve destekleme hedefiyle çalışmalarına devam etmektedir. Makina mühendisleri odası olarak 70 yıldır, ülkemize ve mesleğimize katkı sunmak için her türlü çabayı gösterme yolunda ilerliyoruz. Yapılan tüm çalışmalar; sanayinin sorunlarına çözüm bulmayı, geleceğin ihtiyaçlarını bugünden gören projeler üretmeyi hedeflemektedir. Her etkinlikle alanında öncü olan katılımcılarımızla buluşuyoruz Ve her geçen gün çoğalan paydaşlarımızla birlikte bir sonraki etkinliğe daha güçlü başlıyoruz.

Geçtiğimiz 13 Mart'ta gerçekleştirdiğimiz Sanayi Girişimciliği raporu, Makina Hangar'ın bu alandaki çalışmalarının önemli bir çıktısıdır. Sanayileşme için planlamanın önemi dünya çapında kabul görmesine ve mevcut gelişmiş ülke tarihlerinde yerini almış olmasına rağmen ülkemizde planlı üretim ile sanayileşme çabaları Cumhuriyetimizin ilk yıllarındaki kamusal yatırımlarla sınırlı kalmış ve üzerine gerekli planlı ekler yapılmadığı için ülkemiz sanayisizleşmeye mahkum bırakılmıştır.

Günümüze gelindiğinde kamu yatırımlarının sanayii, eğitim, sağlık, enerji, turizm, tarım, madencilik yerine ulaştırma ağırlıklı ilerlediği, özel sektör yatırımlarının ise konut ve ulaştırma çevresinde yoğunlaştığı görülmektedir. Bu etkinlikte kamuoyuyla paylaşacağımızı duyurduğumuz raporun kilit bulguları, ülkemiz sanayisinin mevcut durumu ve geleceği açısından dikkat çekicidir. Türkiye'nin sanayi üretiminin gayri safi yurt içi hasıla içindeki payı gelişmiş sanayi ülkeleriyle karşılaştırıldığında orta düzeyde kalmaktadır.

Türkiye'nin Ar-Ge harcamaları bunun %1.4'ünü oluşturmaktadır ki bu oran, Almanya ve Güney Kore gibi ülkelerin oldukça gerisindedir. 2000 yılında imalat sanayisinin GSYH içerisindeki payı %22 iken, 2023’te %19’a gerilemiştir. Bu durum, sanayinin ekonomideki ağırlığının azaldığına ve üretimin ithalata bağımlı bir hale geldiğine işaret etmektedir. Buradan hareketle raporumuz, sanayi girişimciliğinin sadece yeni kurulan işletmelerden ibaret olmadığını, aynı zamanda büyük ölçekli endüstriyel yapıları da kapsadığını ortaya koymaktadır. Yapılan dev Sanayi temelli yatırımların önündeki engellerin kaldırılması gerekliliği raporumuzun temel vurgularındandır.

Savunma sanayiisine yapılan desteklerin yerini, yenilenebilir enerji, teknoloji, robotik ve otomasyon gibi alanlar almalıdır. Son olarak Sanayide iş güvencesi ve işçi hakları sıkı denetlenmeli, %20 seviyelerinde olan kayıt dışı çalışmanın olmadığı bir çalışma düzlemi oluşturulmalıdır. Öte yandan 2023’te sanayi sektöründe 100 bin çalışan başına düşen iş kazası oranı 4.5 olarak kaydedilmiştir. Gerekli önlemler acilen alınmalıdır. Sizlerin daha fazla zamanınızı almadan raporumuzun tamamını en kısa zamanda sizlerle paylaşacağımızı duyurmak isterim. Bugün burada sanayi politikalarımızın gelişimi için ortak akıl oluşturacağımız, bilgi ve deneyim paylaşacağımız verimli bir etkinlik gerçekleştireceğiz.

TMMOB Makina Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi olarak bu sürecin her aşamasında emeği geçen herkese teşekkür eder, etkinliğimizin ve Sanayi Kongremizin ülkemiz sanayisi için yol gösterici olacağına yürekten inandığımı bir kez daha belirtmek isterim.

Hepinize tekrardan hoş geldiniz diyor, sevgi, saygı ve dayanışmayla selamlıyorum."


Amerikan Rüyasının Sonu

Konuşmaların ardından ilk sunumu, “Trump ve 21’inci Yüzyılın Emperyalizmi” başlığıyla Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu gerçekleştirdi. Kozanoğlu, “Emperyalizm çağı geride mi kalıyor?”, “Neoliberalizm sona mı eriyor?”, “Trump ne tür bir sınıf egemenliğine dayanıyor?” gibi başlıkların da yer aldığı 10 soruda “Trump ve Günümüz Emperyalizmi” adlı bir sunum yaptı. Kozanoğlu, Soğuk Savaş’tan hemen önce ortaya atılan ‘Amerikan Rüyası’nın gün geçtikçe ABD yurttaşlarının gerçekliği olmaktan uzaklaştığına değinerek şunları söyledi: “İmalat sanayinin herhangi bir aşamasında çalışan mavi yakalıların ailelerine bir ev, kendilerine bir araba alıp çok çalışarak refaha ereceği üzerinde şekillenen Amerikan rüyası, zaman içinde kayboldu. Mavi yakalıların gelirleri düştü, aynı imalat sanayinin aynı kuruluşunda çalışan günümüz kuşağı işçiler, rüyada tarif edilen hiçbir şeye erişemez hâle geldi. Alım gücü azalırken refah seviyesinin düştüğü bu ortam içinde ise patronların, toplum içindeki zafiyetlerinden yararlanarak daha ucuza güvencesiz bir şekilde çalıştırdığı özellikle Latin Amerikalı göçmenleri kendine bir tehdit olarak algılamaya başladı.”

Göçmen karşıtlığının böylece perçinlendiğini ve günün sonunda Trump gibi aşırı sağ siyasi aktörlerin güçlenişe geçmesinin yolunu hazırladığını söyleyen Kozanoğlu, işçi sınıfı milliyetçilik ve aşırı sağ gibi akımlar üzerinden ayrışırken Trump’ın bir kez daha, önceki dönemden de güçlü bir şekilde başkan seçilmesini sağlayanın, sermaye sınıfı, özellikle Silikon Vadisi ile yaptığı işbirliği olduğuna değindi. Kozanoğlu, Amerikalı 13 milyarderin servetlerinin bu yıl içinde bir trilyon dolar arttığınu ve bunun aşağı yukarı Türkiye’nin yıllık harcamasına denk olduğunu aktardı.

Kolektif Emperyalizm Dağılıyor

Kozanoğlu, ABD, Kanada ve AB ülkeleri üzerinden tarif edilen Atlantik Bloğu’nda da çatlaklar oluşmaya başladığına değinerek şunları söyledi: “Trump, yeni açıkladığı gümrük vergilerini AB ülkelerine de ağır şekilde uyguladı. Öte yandan Kanada’dan ‘ABD’nin 51’inci eyaleti’ olarak bahsetti, Danimarka’ya özerk bir biçimde bağlı olan Grönland benim olacak dedi. Bu da aslında ‘NATO çatısı altında birleştiğim AB ülkelerini de ben koruyacağım’ algısından bir kopuş temsil ediyor.

Burada ‘kolektif emperyalizm’ olarak nitelediğimiz, bir yandan ABD başı çekerken öte yandan Kanada, Japonya, Yeni Zelanda, Avusturya gibi ülkelerin de piyasa mekanizmaları kalıcılaşsın diye ortak bir biçimde işbirliği halinde davrandığı, rekabet içinde olup ara sıra sorunlar doğsa da bir kopuş yaşanmadan hareket ettiği emperyalizm biçiminden bahsetmek lazım. Trump’ın 2’nci dönemi ABD’si için böylesine bir kolektif emperyalizmden bahsetmek artık kolay değil. Nitekim Meksika Körfezi’nden Gazze’ye, Grönland’dan Kanada’ya uzanan askeri tehditlerini düşünürsek, bir süper dünya gücünün özellikle askeri gücünü kullanarak diğer ülkelere hükmettiği ‘klasik emperyalizm’den söz etmek, bugün düne kıyasla daha olası gözüküyor.” dedi.

Etkinlik Oturumlar ve Forumla Devam Etti

Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu tarafından gerçekleştirilen açılış konferansının ardından etkinlik, alanlarında kıymetli akademisyenlerin katkılarıyla devam etti. İlk oturum Prof. Dr. Özgür Orhangazi, Doç. Dr. Özge İzdeş ve Prof. Dr. Aziz Konukman'ın sunumları ve MMO İstanbul Şubesi 28. ve 29. Dönem Yönetim Kurulu Başkanı İlter Çelik'in moderatörlüğünde "Türkiye Ekonomisi-Sanayisi" başlığıyla tamamlandı. Prof. Dr. Aziz Konukman'ın moderatörlüğünde gerçekleştirilen son oturumda ise Doç. Dr. Burak Gürel, Doç. Dr. Kerem Gökten ve Doç. Dr. Ceren Ergenç'in sunumlarıyla "Hegemonya Mücadelesi ve Sanayi Politikaları" başlığı değerlendirildi. Sunumların sonrasında katılımcıların katkılarıyla gerçekleştirilen forumla birlikte Sanayi Kongresi'ne Giderken etkinliği sona erdi.

Yükleniyor